Genetik yatkınlık
Androgenetik saç dökülmesi otozomal dominant olarak kalıtılmaktadır,
yani sorumlu gen(ler) anneden veya babadan gelebilmektedir. İkinci
olarak, bu genetik kod hem erkeklerde, hem de kadınlarda
tanımlanabilmekte, dolayısıyla hem kız, hem de çocuklar ileride bu tip
saç dökülmesine maruz kalabilmektedir.
Üzerinde ısrarla durulması gereken bir nokta da sorumlu gen(ler)i taşıyan herkeste androgenetik saç dökülmesinin gerçekleşmeyeceğidir. Bir genin aktif olabilmesi için kişinin vücudunda "tanımlanması" gerekir. Belli bir genin tanımlanması ise hormonlar, yaş, stres düzeyi vs. gibi pek çok faktöre bağlıdır. Dolayısıyla eğer bir kişinin saçı dökülmüyorsa bunun iki sebebi olabilir: Ya o kişi saç dökülmesinden sorumlu gene sahip değildir, yahut varolan gen tanımlanmamıştır.
Androgenetik saç dökülmesinden tek başına sorumlu olan gen veya gen kümesi henüz keşfedilememiştir. Fakat bilim adamları bu gen(ler)in erkeklik hormonlarının, 5-alfa redüktaz enziminin ve saç köklerindeki androjen reseptörlerinin sentezinde etkili olduğundan şüphe duymamaktadırlar. Bunlar erkek tipi saç dökülmesinde rol oynadığı bilinen üç ana faktördür. 5-Alfa redüktaz enzimi bir erkeklik hormonu olan testosteronu daha aktif bir formu olan dihidrotestosterona (DHT) çevirir. DHT de saç köklerindeki androjen reseptörlerine bağlanarak etkisini gösterir.
Hormonal nedenler
Androgenetik saç dökülmesinin oluşum mekanizmalarında rol oynayan
hormonlar androjenler olarak da adlandırılan erkeklik hormonlarıdır.
Androjenler etkilerini diğer hormonlar gibi hücre zarı üzerindeki veya
hücre içindeki reseptörlere bağlanarak gerçekleştirirler.
Saç dökülmesi sürecinde iki tip androjen rol oynar. Bunlar testosteron ve dihidrotestosterondur (DHT). Dihidrotestosteron adından da anlaşılacağı üzere bir testosteron türevidir. 5-Alfa redüktaz enziminin görevi göreceli olarak inaktif olan testosteronu, daha aktif bir formu olan dihidrotestosterona çevirmektir. DHT saç kökleri üzerindeki her tip androjen reseptörüne kolaylıkla bağlanıp kuvvetli etkisini gösterebilir. Testosteronun da saç kökleri üzerinde etkisi vardır, fakat bu DHT`ninkinden çok daha zayıf bir etkidir. Dolayısıyla saç köklerinin içinde ve çevresinde, özellikle dermal papillada çok sayıda bulunan 5-alfa redüktazın androgenetik saç dökülmesi sürecinin anahtar enzimi olduğu söylenebilir.
Bu iki hormonun saç köklerindeki reseptörleriyle etkileşmeleri kafa derisini kaplayan saçlarda bir takım değişimlere neden olur. Zaman içinde terminal saçların büyüme (anajen) evreleri kısalır. Katajen (ara) ve telojen (dinlenme) evrelerinin sürelerinde bir değişiklik olmadığından, sonuç olarak dinlenme dönemindeki saç köklerinin sayısı ve oranı artar. Katajen ve telojen dönemindeki köklerin normalde %10 olan oranı %20`ye çıkar. Daha fazla saçın dinlenme döneminde olması da, daha fazlasının dökülmesi sonucunu doğurur. Etkilenen saç kökleri kısalır ve incelir. Bunun sonucu olarak buralardan daha ince, kısa ve zayıf saçlar çıkar.
Saçı dökülen kişilerin saç köklerindeki androjen reseptörleri normalden daha hassastır. Bu da kanda normal düzeyde bulunan androjenlerin saç köklerini daha fazla etkilemesine neden olmaktadır.
Saçların döküldüğü bölgelerde 5-alfa redüktaz enziminin aktivitesi daha yüksektir. Dolayısıyla buralarda daha fazla testosteron dihidrotestosterona çevrilmektedir. DHT`nin testosterona oranı ne kadar büyük olursa saç dökülmesi de o kadar hızlı olur.
Çevresel faktörler
Güneş, sıcaklık, hava kirliliği, su kirliliği, sudaki kalsiyum
miktarının fazlalığı kepeklenmeye ve saç kaybına neden olur. Ayrıca saç,
saç derisi ve cilt negatif elektrikle yüklüdür. Zıt yükler birbirini
çekme özelliği gösterdiğinden pozitif yüklü elementler çevresel
faktörlerle saça ve saç derisine yapışarak zararlı olanlar saçın
dökülmesine sebep olur.
Mevsimsel şartlar
Çok sıcak iklimler ve güneş ışınlarındaki ultraviyole ışınlar
saçların dış yüzeyini yıpratır ve koparak dökülmesine sebep olur. Ayrıca
ani sıcaklık değişimleri saçı ve saç derisini etkilediğinden saç kaybı
problemi yaşanmasına sebep olur.
Hava kirliliği
Mevsim geçişlerinde, havaların soğuması, ısıtma sistemlerinin ortam
nemini azaltması, kış aylarında yakıtlardan çıkan zararlı gazların
etkisi, araçların egzozlarından çıkıp havaya karışan zararlı gazlar hava
kirliliğine sebep olur. Elektrostatik çekimle saça ve saç derisine
yapışan zararlı maddeler saçların kirlenip yıpranmasına sebep olur ve
saç kaybını tetikler. Ayrıca, rüzgar gibi etkenlerle saç dökülmesi
şikayetleri artar.
Yorgunluk
Aslında yorgunluk saç dökülmesinin sebebi değil, saç kaybına neden
olan vitamin ve mineral gibi maddelerin vücutta eksik olmasının
belirtisidir. Saçın ithiyacı olan besinlerin eksik olması durumunda saç
beslenemez, zayıflar ve sonunda kaybedilir.
Stres
Deri hastalıkları ile stres ve ruhsal olaylar arsındaki ilişki öteden
beri bilinir. Kişi psikolojik sıkıntılarını kişisel ya da ailesel
sorunlarını bir dermatolojik problem halinde yansıtabilmektedir. Ayrıca
kendiliğinden oluşmuş bir deri problemi (saç dökülmesi) kişide vücut
imajını zedeleyecek bireysel, psikolojik bozukluklara ve hatta
psikososyal olumsuzluklara yol açabilmektedir. Kısaca anlatılmak
istenirse, saç dökülmesi ve stres arasında iki çeşit ilişki söz
konusudur:
1. Birinci ilişki nörotik bir ruhsal yapının desteklediği görünürde
organik bir neden olmaksızın, stresin körüklediği saç dökülmeleri
oluşabilir.
2. İkinci ilişki ise saç dökülmesi sonucu oluşan görünüme karşı kişinin geliştirdiği psikolojik reaksiyonlardır.
Stres zemininde gelişen saç dökülmelerine ilişkin çeşitli önlemler çok
eski tarihe dayanır. Sevilen birinin ölümü, sevgiliden ayrılık, iş kaybı
gibi akut, ciddi stres halleri çarpıcı, hızlı, şiddetli saç
dökülmelerine yol açabilir ve bu duruma stresle tetiklenen telojen
effluvium denir.
Kronik, sinsi, yavaş gidişli saç dökülmelerinde, dış etkilerin yanında
psikonevrozlar ve kronik anksiyete de etkilidir. Burada saç köklerinin
anajen evreden telojen evreye prematür presipitasyonu yoluyla strese
yanıt oluştuğu düşünülmektedir.
Alopesi areata (Saç Kıran)
Madeni para büyüklüğünde, yani 2-2,5 cm çapında dairesel şekilde
oluşan saç dökülmesidir. Her iki cinste oluşabilir. Çoğu vaka
kendiliğinden geçer. Bu hastalığın ortaya çıkışında psikososyal
streslerin etkili olduğu gösterilmiştir. Özellikle çocuk hastalarda
yapılan incelemeler saç dökülmesi öncesi dönemde çocukların negatif
yaşam olaylarıyla karşı karşıya kaldıkları tespit edilmiştir.
Psikolojik stres sonrası olan saç dökülmelerinin altında yatan esas olay
psiko-nöroendokrin sistem ile immun sistem arasındaki karmaşık
etkileşmedir. Yani immun sistem psikolojik olayların etkisiyle harekete
geçer ve sonuçta saç dökülmesi meydana gelir.
Sağlıksız beslenme
İnsan sağlığını etkileyen en önemli faktördür. Saç sağlığını da
olumsuz yönde etkilemektedir. Dengesiz beslenme vücutta birçok hastalığa
neden olduğu gibi aynı zamanda en önemli saç dökülme nedenlerinden de
biridir.
1. Kanser ilaçları,
2. Yanlışlıkla yada intihar amacıyla alınan talyum,
3. A vitamini fazla alınımı,
4. Sentetik ağızdan alınan retinoidler,
5. Heparin,
6. Flucunazole,
7. Doğum kontrol hapları
Uygunsuz saç bakımı
Perma, renk açma, boya, düzleştirme, fön gibi faktörler saçın keratin
dokusuna hasar vermektedir. Bu gibi yöntemlerin sıklıkla kullanımı saçı
zayıflatır ve kırılmasına neden olur.
Isı, saç sağlığını bozan en temel etmenlerden biridir. Bu nedenle saça yapılacak sık aralıklarla ısı uygulanmamalıdır. Saçlara ısı etkili saç şekillendirme ürünleri ile çok sık uygulama yapılması saçı dış etkilerden koruyan yüzeye zarar verir. Bu sebeple çevreden toz, kir, zararlı maddeler saçınızın yüzeyine daha kolay tutunarak kirli görünmesine sebep olur.
Saç tellerine kuvvet uygulayarak gerilim yaratmak saç köklerinin zorlanmasına neden olur. Bu nedenle Fön ve şekillendirme sırasında saçlar gerilmemelidir. Saçın sıklıkla sıkı, gergin ve aynı hizadan toplanması da saç diplerine sabit mekanik bir etki uygulayarak saç kaybına neden olabilir.
Saçı temiz tutmak adına sıklıkla yıkamak saç köklerini zedeler bu durum saç dökülmesine neden olur. Saç tipine uygun şampuanın sık kullanımda günlük kullanıma uygun doğallığıyla saça zarar vermeyecek bir şampuan ile kullanılması bu durumun oluşmasını engelleyecektir.
Tarama öncesi saçı havlu ile ovalayarak kurutmak saça zarar verir. Havlu ile nazikçe dokunarak saçın nemini almak gerekmektedir. Tarak dişlerinde ve fırça tellerinde bulunan çeşitli pürüzler saç tellerinde oldukça çok zarar verirler. Saça en az zararı vermek için geniş dişli ve düz uçlu tarak kullanımı tercih edilmelidir. Kuru saç doğası gereği çabuk kırıldığı için tarama esnasında saçın nemli veya ıslak olması gerekmektedir.
Zararlı kimyasal maddeler içeren saç kozmetik ürünleri
Saça yanlış uygulamaların yapılması, kimyasal maddelerin içindeki
etken maddeler ve uygulama yapılan saçın zarar görüp kaybedilmesine
sebep olur. Perma, renk açma, boya, düzleştirme, fön gibi faktörler
saçın keratin dokusuna hasar vermektedir.
Yapılan kozmetik uygulamalar:
1. Saçı temizlemek için kullanılan şampuanlar. Piyasada var olan birçok
şampuan türü farklı şekillerde formüle edilir ve ticari olarak normal,
kuru, yağlı, yıpranmış saçlar ve boyalı saçlar için formüle edilmiş
olarak satılırlar. Yağlı saçlar için kullanılan şampuanlar eğer günlük
olarak kullanılırsa saçta kurumaya yol açarlar. Yine şampuanlar içindeki
maddelere karşı irriten veya allerjik dermatitlerin gelişmesi
mümkündür.
2. Saç Boyaları: Tedrici renklendirme yapan saç boyalarının kontak
dermatit yapma özelliği azdır ancak sert, kırılgan, cansız saça neden
olduklarından zararlı olabilirler. Ayrıca saçta kalan metal artıkları
kalıcı boya ve perma solüsyonunun uygulamasını zorlaştırır. Böyle bir
uygulamada yapılırsa saçın kırılmasına neden olur.
Yarı kalıcı boyaların saç şaftında oluşturdukları hasar azdır ancak
içerdikleri boya nedeniyle kontak allerjik dermatit yapabilirler.
Kalıcı boya uygulamalrı iki türlü olabilir. Daha koyu bir renk
isteniyorsa tek bir işlem yapılır. Ancak daha açık renge boyama
isteniyorsa iki aşamalı bir süreç yaşanır. Önce mevcut saçın
soldurulması gereklidir. Soldurma işlemi için hidrojen peroksit ya da
amonyak kullanılır. Bu esnada saç kırılgan, kırışmaya müsait ve cansız
bir görünüm alır. Saç şaftına oldukça zarar veren bu işlem sonucunda saç
gövdesinde ağırlık kaybı olur ve böylece saç zayıflar ve kırılabilir
hale gelir.
Hamilelik
Gebelik ve doğumun hemen ertesi dönemde hatta yeni bir başlanan bir
doğum kontrol hapından 2-3 ay sonra oluşan hormonal değişiklerin
sıklıkla saç dökülmesini tetiklediği gözlenmektedir. Hamilelik sırasında
oldukça yüksek östrojen hormonun doğumdan sonra bir anda düşmesiyle saç
dökülmesi tetiklenir. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda ise aynı
şekilde hap kullanmayı bıraktıktan sonra saç dökülmesiyle
karşılaşabilirler. Ayrıca menopoz dönemi sonrasında saçlarda zayıflama
incelme ve azalma görülür. Bu azalma giderek artar.